Gül, zıtlıkları bünyesinde barındıran bir semboldür. Göksel mükemmelliği yansıtırken dünyasal tutkuları da anlatır. Gül hem zaman, hem ebediyet’tir; hem yaşam hem de ölümdür, hem doğurganlık hem de bekarettir. Gül mükemmelliktir, tamamlanmanın, yaşamın gizeminin, hayatın kalp merkezinin, bilinmeyenin sembolü olup güzellik, zerafet, mutluluk ve aynı zamanda şehvet, tutkular, hatta, baştan çıkarıcılığın da sembolüdür. Dişil tanrıçaların çiçeği olarak gül; sevginin, hayatın, yaratılışın, doğurganlığın ve insandaki dişil gücün sembolüdür.
Kadim zamanlardan başlayarak Diyonisos kültü, Zerdüştlük, Mitraizm, Pisagorculuk, Neo-Platonizm, Kabalizm, Tasavvuf, Mevlevilik, Bektaşilik, Sufilik, Batınilik ve Rönesans döneminin ezoterik akımları; Simya, Okültizm, Kabala, Gnostisizm, İslam Ezoterizmi, Gül-Haçlılar, Tapınak Şövalyeleri ve Hermetizm gibi akımların tümünde Gül sembolünün bir karşılığı vardır.
Gül'ün Antikçağ inisiyasyonlarında da ruhsal aydınlanmanın sembolü olduğu söylenir. Merkezi ve dairesel bir yapısı olan gül, merkeze ulaşmış olmayı sembolize eder. Uzun süren bir içsel çalışma ile; duygularını, düşüncelerini, imajinasyonunu, niyetlerini denetleyebilme sayesinde edinilen bilinç halini, yani nefsini bilen, kendini her bakımdan denetleyebilen aydınlanmış, uyanmış insanın bilincini, yani ruhsal aydınlanmayı, varlığın ruhsal tesiri kendi kendine çekip alabilecek duruma gelmesini, bu duruma gelmiş insanı, İnsan-ı Kamili simgeler.
Gül, Sufilik’te ruhsal aydınlanmanın ve kalp gözünün açılmasının sembolüdür. İlahi Cemal’in yeryüzündeki tecellisi veya maşukun yanağının simgesidir. Bülbül de can kuşudur. Özlem çeken ruhu sembolize eder. Gül ve bülbül simgeleriyle tasavvufi bir aşk tarif edilmeye çalışılmıştır. Bir hadiste “Kırmızı gül Allah’ın Mehabeti’nden bir parçadır” denilmektedir.
留言